"Türkiye her şeyiyle güzellikler ülkesi...Biz bunun farkında değiliz ama başkaları farkında..."
N.G : Tiyatroyo eğitiminizden bahsederek başlayalım isterseniz...
B.E.Y : Aslında şan eğitimi aldım. Opera bölümünde 4 yıl eğitim
gördüm.Okurken bir yandan tiyatroda figuranlık yapıyordum. Ordaki
arkadaşlarımın ısrarı üzerine tiyatroya geçtim Şimdi de olduğu gibi
tiyatro operadan daha gözde idi. İleride operacı olacağım diye hayal
kurmadım.Operayı çok severim, daha doğrusu müziğin bendeki yeri çok
fazladır..Zaten ileride müzikli bir oyun yapmak istediğim şeyler
arasındadır.
N.G : İstanbul M.S.Ü. Devlet Konservatuarı'nda eğitmenlik yapıyorsunuz.
Verdiğiniz eğitimlerde, tecrübeleriniz doğrultusunda değişiklikler ve
yenilikler oluyor mu?
B.E.Y : Daha once Eskisehir'de Anadolu Üniversitesi'nde üç yıl ve
İstanbul Akademi'de eğitim vermiştim. Şu anda Mimar Sinan Üniversitesi'
nde Pazartesi günleri bir ve ikinci sınıflara sahne eğitimi üzerine
ders veriyorum. Aslında yoğun olan programımı daha da yoğunlaştırsa da
bu durum sınıfa girip de onlarla buluştuğum an bütün sıkıntım bitiyor.
Onlarla herşeyi paylaşabilmek çok güzel. Konservatuarlarda malesef
eğitim veren kadrolar çok yeterli değil. Verdiğim eğitim,
deneyimlerimden yaşam birikimime herşeyi kapsıyor. Ben paylaşmaya
gidiyorum oraya. Elimden geleni yapıyorum. Genelde sınıfta doğaçlama
üzerine yoğunlaşıyoruz. Çünkü sahnede boş alan bırakmamak gerekiyor ve
doğaçlama kişinin yaratıcılığını kesinlikle geliştiren bir çalışma.
N.G : Aslında Devlet Tiyatrosu sanatçısısınız. Aynı zamanda Semaver
Kumpanya 'ya destek veriyorsunuz, bir yandan da eğitim veriyorsunuz .Bu
çok yoğun bir program değil mi? Kendinize vakit ayırdığınızda neler
yapıyorsunuz?
B.E.Y : Evet gerçekten yoğun bir program ama kişi istedikten sonra
kendine tabi ki vakit ayırabilir. Ben de ayırıyorum; sinemaya tiyatroya
gidiyorum. İlkokula başlayan kızıma vakit ayırıyorum. Onunla bir şeyler
yapmak benim için gerçekten özel. Onunla da oyun oynuyoruz. Aslında
hayatının her alanında hepimiz birer oyuncuyuz.
N.G : Sizi tanıyanlar sizin iyi bir oyuncu olduğunuzu
biliyorlar.Arkadaşlarınızla olan ilişkilerinizde bazı durumlarda rol
yapıyor olduğunuzu düşünenler oluyor mu ?
B.E.Y : Maalesef bazı kesimler, tiyatro yapanları sahtekarlık yapmakla
özdeşleştiriyor. Aslında tiyatro gerçeklerle yüzleşmenizi sağlar. Sizin
sorduğunuz daha çok insanların hakkınızda ne düşündüğüyle alakalı bir
durum. Kişi her şeyden önce samimi olacak. Samimiyet olduktan sonra
insanlar sizin nerede rol yapıp yapmadığınızı çok iyi anlarlar.
N.G : Son yıllarda seyircinin karşısına genelde az kadrolu oyunlarla
çıkıyorsunuz İleride tek kişilik bir oyun oynamayı düşünür müsünüz?
B.E.Y : Bazen tercih oldu bazense, olanaklar, projeler bu şekilde
geldi. Bu etrafımdaki insanlarla alakalı.Özellikle böyle bir talebim
olmadı şimdiye kadar. Kalabalık bir ekiple oynamak nasıl keyifliyse iki
, üç kişiyle oynamakta o kadar keyifli.İkisinin de yeri ayrı.Ermişler
ve Günahkarlar da oyun atölyesi bana teksti gönderdiğinde
vakitsizlikten otobüs yolculuğu sırasında okudum ama hemen ertesi gün
ne zaman başlayacağımızı sordum.Ama tek kişilik bir oyun oynama projem
yok .Tek kişi çıkıyor, anlatıyor bu bana biraz gösteriymiş gibi
geliyor.Şu anda öyle bir projem yok.
N.G : Çayhane geçtiğimiz yıla damgasını vuran oyunlardan bir tanesi. Ve
bu oyunla birlikte japonca bile öğrendiğinizi biliyoruz. Size en
prestijli ödülü de getirdi. Çayhane' den söz eder misiniz? Amerika'nın
politikalarına da göndermeleri olan bu oyunun sahnelenmesini nasıl
karşılıyorsunuz? Gerçeği seyirciyle yüzleştiren oyunlarda oynamanın
ayrı bir önceliği var mı sizin için?
B.E.Y : Çayhane tekstini önceden de bildiğim bir oyundu.Japon Sakini
rolü heyecan vericiydi benim için. Zamanında yaşanan olayların
günümüzde yaşanan olaylarla örtüşmesi gerçekten üzerinde düşünmemiz
gereken bir konu. Sanatın diğer dallarında olduğu gibi tiyatro da
gerçeği seyirciyle görsel anlamda yüzleştiren bir dal. Bu oyunların
yeri ayrı. Ama ben oyuncu olarak her zaman iyi bir oyunun içinde yer
almayı tercih ederim.
N.G : Bu oyunla bir de ödül aldınız? Klasik olacak ama ödül törenleri bir oyuncuyu nasıl etkiliyor?
B.E.Y : Ödül almak tabi ki de insanı onore eden güzel bir olay ama
neticede ödülü alıyorsunuz ve bir yere kaldırıyorsunuz yani oyuncuyu o
anlamda çok etkilemiyor.Oyuncu işine bakar her zaman daha iyisi için
çalışır.Aslına bakarsanız şu anda küçük bir camiayız.E bunlar arasından
ödül alabilmek güzel ama keşke Türkiye'de daha çok, iyi aktörler daha
çok deköratörler daha çok yönetmenler ,daha çok sahneler olsada bu
camia daha da büyüse..
N.G : Her zaman daha iyisi için çalışıyorsunuz .Peki bu çalışmalarınız
ileride daha kalıcı bir şeyler yapmaya yöneltecek mi sizi ?
B.E.Y : Aslında sonrası için kafamda düşündüğüm birşeyler var.Şu anda
kendi kendime üzerinde çok düşünüyorum ve unutmamak adına da kendime
çok sık hatırlatıyorum.İleride tüm bu çalışmalarımı tek bir çatı
altında toparlayabileceğim bir atölye kurmak istiyorum.Şartların uygun
duruma gelmesi için uygun zamanı bekliyorum.Ben bir işe başladığımda o
olmak zorunda ama çok aceleci değilim bu konuda.
N.G : Kemik bir izleyici kitleniz olduğunu çevremden biliyorum. Onlar
sizi hep başarılı ve farklı rollerde görmek istiyorlar... Gelen her
başarı bir sonraki oyuna hazırlanırken sizi sıkıntıya sokmuyor mu ?
B.E.Y : Gerçekten bende çok farklı rollerde oynamaya gayret ediyorum,
bunu seviyorum. Oyuncu her oyunda başarılı olmak için çıkar
sahneye.Ödül almış olmanın bu anlamda ek yükü olmamalı kimseye.
N.G : Mutlaka ki şu ana kadar oynadığınız her oyundan ayrı bir tat
almışsınızdır ama en beğendiğiniz tek bir oyun adı söylemenizi istesek ?
B.E.Y : Bütün oyunlarımdan inanılmaz keyif aldım.Ama tek bir cevap
istiyorsanız 98 de oynadığımız Cyrano De Bergerac çok keyif vericiydi.
300 küsür sayfalık bir teksti. Korkarak başladığım bir oyun oldu.Ama
korku oyuna dönüştükten sonra çok heyecan verici oldu.AKM büyük salonda
oynamıştık. Büyük bir salonda oynamak gerçekten farklı bir deneyimdi.
N.G : Seyircilerinize ulaşabilmek için teknolojiden yararlanıyor
musunuz ?Yani izleyicilerinizle sanal ortamda buluştuğunuz bir adres
var mı?
B.E.Y : Açıkçası ben zorunlu haller dışında bilgisayar kullanmıyorum.Bu
belki bir eksiklik ama şu anda böyle. Sıcak iletişimin yerini hiçbirşey
tutamaz diye düşünüyorum.O yüzden ne bir internet sitem nede böyle bir
adresim yok.Sadece mail adresim var ...Telefonda konuşmayı bile
sevmiyorum.İki kişinin karşılıklı tavla oynaması ayrı ekran karşısında
tanımadığı biriyle oynaması ayrı..Aynı tadı vermez kesinlikle...
N.G Geçenlerde bir gazete de "diziler olmazsa ayakta kalamayız diyen
Semaver Oyuncuları" vardı. Başarılı işlere destek sanki az gibi...(Bunu
haber yapan gazete de dahil. )Sizin bu anlamda düşünceniz nedir? Sanat
ve Sponsorluk ilişkilerine nasıl bakıyorsunuz
B.E.Y. : Bizim ülkemizde çok büyük bir sorun bu maalesef. Kültür
politikamız olmadığı için birçok konuda yapmamız gerekenleri
yapmıyoruz.Bu işle uğraşanları teşvik etmiyoruz maalesef. Sponsorlukta
ülkemizde tam anlamıyla doğru kullanılan bir kavram değil.Avrupa da her
yıl sanat giderlerine bir para ayırmak zorunda..Ama bizde bazı bankalar
diyor ki ben kendi işimi yapıyorum sergimi açıyorum şiir dinletisi vs
yapıyorum o yüzden ek para vermem diyor.Ülkemiz aslında herşeyiyle
zengin bir ülke biz farkında değiliz ama farkıdalar..
N.G : Sizce Türk tiyatrosunu dünyaya nasıl açabiliriz ?
B.E.Y : Herşeyden önce oynanan oyunları kendi kültürümüzle harmanlayıp
sahneye öyle koymalıyız. Kendi motiflerimizi katmalıyız oyuna.Onlar
zaten bu işi yapıyor.Önemli olan onların tekstini bu topraklarda nasıl
oynarız? En büyük hatamız batılılaşma derken taklite yönelmemiz.Bizim
bu kalıpları kırmamız gerekiyor.Planlı programlı olmak gerekir.Mesala
Semaver Kumpanya bunu başarıyor , sürekli yurtdışında
oynuyor.Tiyatrolarımızı teşvik edip yurtdışına çıkarmak gerekiyor.
N.G : Eşiniz Bennu Yıldırımlar ile görüştüğümüzde sahnede en çok
sizinle oynamak istediğini öğrenmiştik..Sizin böyle bir isteğiniz var
mı ?
B.E.Y
çıkçası daha önce hiç düşünmemiştim.Ama Bennu ile aynı sahnede
olmayı ben de çok isterim...Daha doğrusu aynı heyecanı karşılıklı
olarak yaşayabileceğim kişilerle aynı sahnede olmak çok güzel.
N.G : Amatör ve Üniversite tiyatroları için önerileriniz nedir? Takip etme fırsatınız oluyor mu?
B.E.Y : Vakit buldukça takip etmeye çalışıyorum.Ama şu sıralar pek
mümkün değil.Akademi İstanbul dayken Ortadoğu' nun , Boğaziçi' nin
Festivallerine gittim. Geçen Sene Galatasaray Üniversitesinin
provalarını izledim vekit buldukça gitmeye çalıştım. Zaman ayırmayı çok
isterim ama provalarımdan dolayı pek mümkün olmuyor.
N.G .Genç oyuncular için birinci öncelik sizce ne olmalı? Kendilerini geliştirebilmek için neler yapmalılar ?
B.E.Y : Genci yaşlısı hiç farketmez, oyuncu dediğin herşeyden önce
samimi olacak ve yaşadığı dünyada neler olup bittiğini çok iyi
bilecek..Okuyacak gezecek görecek... Daha önce neler olduğunu öğrenmeli
.Kendini sürekli geliştirecek. Bir de kendine güveninin tam olması
gerekir.Biz çok zor olgunlaşan bir toplumuz.Hayata dokunmamız gerekiyor
onu hissetmemiz gerekiyor ki bunu ifade edebilelim.Olayların ardını
görmek lazım yaşananların nedenini niçinini anlamak gerekiyor.
Oyuncunun dünya görüşünü geliştirmesi gerekiyor.
N.G : Seyircinin tiyatro oyunlarından beklentileri nedir sizce? Siz
izleyici koltuğunda oturduğunuzda bir oyundan neler bekliyorsunuz?
B.E.Y : Eğer oyun seyirciyi içine alabilmişse, kimse ne dekora bakar ne
ışığa. Ama sıkılmışsa bir seyirci her ayrıntıyı görür inceler. Dikkati
dağılmıştır bir kere, sonra zor toparlar.
N.G : Önümüzdeki sezon için projeleriniz, yapmak istedikleriniz var mı
B.E.Y :Şu anda Çayhane ve Müfettiş devam ediyor. Bu sene de sinema
yapmak istiyorum. Reha Erdem le çektiğiniz "Korkuyorum Anne" var henüz
gösterime girmedi.Çok başarılı bir yapıt.