C a z N e d i r ?
Caz bir gezintidir: Garip bir sonsuzluk ya da genişlik duygusunu sürekli hissederek yürümek —bir ileri, bir geri, bazen yavaş ve sakin adımlarla, bazen de hızlı hızlı koşarak, sanki hiç duramayacakmış gibi özgürce fırlamak, atılmak, devinmek ve süzülmek…
Caz çalmak ve dinlemek bir çeşit özgürlük sınamasıdır. Güney Amerika’daki pamuk tarlalarında çalışan Afrikalı kölelerin ritmik vokalleri, solo geleneğini başlatan Louis Armstrong ve hızın zarifliğini insana ispatlayan “Bebop” ustası Charlie Parker –sanırım aynı sonsuzluk duygusu adına– insanoğlunun özgürlük arayışının müzikteki en önemli temsilcileri olmuşlardır. Tek tek her bir sesin ve bunların dili olan notaların, içinde bulunduğu kalıplaşmış armonik yapılardan sıyrılıp özgür kalabilmesi söz konusudur. Bu anlamda “caz” kavramlaşmıştır —ona, artık “müziğin en özgür tınısı” diyebiliriz.
Bir trompetçi dağın zirvesine çıkar, solosunu çalarak müziğini bulutlara doğru üfler —bu yaptığı bir çeşit yağmur duasıdır. Bulutlar dayanamaz ve yağmur yağdırırlar. Trompetçi duraklar, yağmurun ritmini dinler ve bir süre sonra ona eşlik etmeye başlar. Caz, masalsı bir genişlik duygusudur.
Caz müzisyenleri sahnedeyken dinleyicilerinin tepkisini alır ve onu yapmakta oldukları müziğe katarlar. Caz, bir bilinç akışı ve enstrümanların sohbeti olarak, her türlü terbiyesizliği içeren söylemdir. Bazı konuşmacılar, cümlelerini kurarken, bir şelale kadar aceleci ve coşkun, bazıları da bir göl kadar durağan ve dingin davranırlar. Caz, bilinç akışının cümlelerini ve söylemlerini müziğe yansıtır.
Louis Armstrong’a “Caz nedir?” diye sorulduğunda, “Eğer onun ne olduğunu bilmiyorsan, hiç kurcalama!” diyerek yanıt verdiği unutulmamalıdır.
***
C a z N e D e ğ i l d i r ?
Caz’ın ne olmadığını da ortaya koyarsak boşlukları biraz daha azaltmış oluruz. Caz kabare geleneğiyle birlikte birçok şov ortaya koymuş olsa bile, günümüzdeki bazı ticaret şebek(e)lerinin yaptığı gibi sadece “baldır, bacak ve kalça sergisi” değildir.
Caz köklerin müziğidir ve yozlaşmış taklitlerin dışındadır. O müzik, “Caz yapıyorum” diyen bir çok ruhsuzun yalanlarından ve “Caz ile bilmem hangi müziği sentezliyorum” diyen aşure meraklılarından çok farklı bir konumda -tüm bu olup biten rezilliklerin dışında- kahkahalar atarak bekleyen bir ruhtur. Caz, arayışların içinde yuvarlanarak deliliğin sınırlarına gelen, “sufi” özentisi psikopatların patlayan deney tüplerinden çok uzak bir şeydir. Caz, bir ********** değildir —aksine, bir bilinç halidir. Caz müzisyeni uyanık, çevik ve güçlü olmalıdır. Tımarhane kaçkınlarının ve ********** eşliğinde yapılan osuruktan deneylerin Caz ile uzaktan yakından bir ilişkisi yoktur. Bu deneylerin daha çok “kuru” fasulye ile ilişkileri vardır. Herkes Jan Garbarek ya da Anouar Brahem gibi olmak ister ama bu “**********” kullanmakla olacak iş değildir. Bu iş bilinç ister.
Sertab Erener gibi güçlü sayılan vokallerin ya da geniş oktavlı ses gücünün cazla bir alakası yoktur. Eşeğe altın semer taksan bile, eşek yine “eşek”tir. Kısacası, Caz’ın akademik tarafları vardır fakat bilinmelidir ki “akademik eğitim cehaleti törpüler, eşeklik bâki kalır.”